2 Haziran 2013 Pazar

BİNLERCE TEŞEKKÜR SİZE


34 yaşındayım. Bu ülkede doğdum, bu ülkede yaşıyorum ve bu ülkede yaşamaya devam edeceğim. Zaman zaman ‘yeter artık gideceğim buradan’ desem de aslında biliyorum ki burada mutluyum ben. Bir yere de kalıp kolay kolay gidemem. Her vatandaş gibi benim de memnun olduğum kadar son zamanlarda gittikçe artan mutsuzluklarım, umutsuzluklarım vardı bu ülkeye dair. Ama ne yapacaktık ki, değil mi? Arkadaşlar arasında yapılan birkaç kısa sohbet, Facebook’a, Twitter’a yazdığımız bir iki cümle ve sonra hepsi unutulup gidiyordu ta ki yerine hoşumuza gitmeyen yeni bir tatsız haber gelene kadar ama değişen bir şey hiç olmuyorDU.

Gazete okumayan, TV seyretmek denince bunu dizi seyretmek olan algılayan, gerek korkudan gerek de bilgisizlikten dolayı gittikçe apolitikleşen , ‘ama ben tek başıma ne yapabilirim ki zaten?’ , ‘şu an keyfim yerinde (cüzdanım doluyor anlamına geliyor bu) beni rahatsız etmiyor’ ama en çokta ‘TÜRKİYE’Yİ BEN Mİ KURTACAĞIM?’ diyen bir toplum haline gelmişTİK.

Benim kuşağım devrimi, yürüyüşü, pankart açmayı anne babalarından dinledikleri korku dolu hikâyeler kadar bilir. Meraklısı olanlar da seyrettikleri sayılı belgesellerden ve okudukları kitaplardan öğrenmiş tek yürek, tek ses olup birlikte yürümenin ne olduğunu. Ötesini pek BİLMEZDİK biz. O insanları meydanlara ne taşıdı, ne oldu da yüz binler kenetlenip kendilerini meydanlarda buldular ve istediklerini almak için sonuna kadar direndiler?

Üç gündür bunu yeniden öğreniyoruz. Bu ülkede tarih yazılıyor. Eskiden bir olay olduğunda birkaç saatliğine bir araya gelip, bir iki slogan atıp sonradan korkup vazgeçerler sanılan bir toplum olmadığımızı görüyoruz hep birlikte. TV’de seyredebildiğimiz kadar görüyoruz ki herkes kenetlenmiş, birbirine destek oluyor. Sadece haklarını aramak için bir araya gelmiş masum insanların Gezi Park’ında oturmalarıyla başlayan eylemler toplumsal bir direnişe dönüştü.

Bugün bu toplumsal direnişin altıncı günündeyiz. Art niyetli (marjinal) kişilerin/grupların olaylara karışması nedeniyle bir sürü insan yaralandı, polis tarafından sert müdahalelere maruz kaldı, çevredeki araçlar, binalar hasar gördü…

Maddi ve manevi hasarın boyutlarını şimdilik kestirmemiz pek mümkün değil gibi. Ama insanlar hiç vazgeçmedi, geçmiyorlar.

Dünya yıkılsa bir araya gelmeyecek, hayatlarında bugüne kadar hiç birbirini görmemiş, tanımamış, her sınıftan, her kesimden ve de yaş gurubundan on binlerce insan birlik olmuş sadece yürümeye çalışıyor ve hepimize de bir yandan insanlık ders veriyorlar. Uğradıkları şiddete, zulme rağmen hiç yılmıyorlar ve etraftaki tüm halk, iş yerleri ellerinden gelen desteği veriyor onlara. Ülkemin her bir yanından destek yağıyor, dünyanın bir yanından mesajlar geliyor, gururlanıyorum. Gözlerim doluyor. HELAL OLSUN diyorum bu direnişi başlatan koca yürekli insanlara ve de binlerce kez TEŞEKKÜR EDİYORUM bize yeniden umut verdikleri için.

Cuma gecesi sabaha karşı 03.00’te sokakta insanlar kornalar eşliğinde yürüyordu ama en çok beni duygulandırdı biliyor musunuz? Birlikte yürüdüğümüz bir anne oğul vardı.Ayrılırken ‘güzel başlangıçlara’diyerek vedalaştık. Anladım ki sadece benim değil herkesin içindeki umutlar yeşerdi.

Bu sabah uyandığımda ilk duyduğum ses bir kuşun cıvıltısıydı. İyiye işaret saydım onu.Şimdi de deli gibi yağmur yağıyor dışarıda, ilk oradakiler geldi aklıma 'eyvah dedim ne yapıyorlar acaba şu anda?' ama bir yandan onu da ülkeme yağan bereket saydım. Tüm kötülükleri, acıları, üzüntüleri, haksızlıkları, gözyaşlarını silsin bu yağmur ve ardından açan güneşle birlikte biz de artık GÜZEL BAŞLANGIÇLAR yapalım.

Duman - Eyvallah - Taksim Gezi Parkı Protestocuları İçin Destek Şarkısı
http://www.youtube.com/watch?v=1aPf-N-eJSQ