Sadece şu ‘an’ var, içinde bulunduğumuz ‘an’.
Daha fazlası değil. Konuya bu şekilde direkt girdim çünkü aklımdan geçenleri
daha net, daha açık nasıl ifade edebilirim bilemedim. Size uzun uzun zaman
kavramından, farklı felsefelerden, yaşam biçimlerinden bahsedecek, beni aşan
konular hakkında ahkâm kesecek değilim. Zaten anlatmak istediğim şey de kısa. Her
gün, her dakika duyduğumuz o “anı yaşa” lafı var ya işte o! Her şeyin özü o. Bu
hayatta mutlu olmak istiyorsak bulunduğumuz anda kalmayı başarmamız gerekiyor.
Hani bazen diyoruz ya ‘boş ver kalsın şimdi, sabaha bakarız.’. Yok öyle değil. Yarın
sabah ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Yapmamız gereken şimdinin, bu anın
tadını çıkartmak. Belki sabah hiç olmayacak. Bırakın sabahı, 5dk sonra bile
nerde ve nasıl olacağımızı bilmiyoruz, bilemiyoruz. Bir an varız, sonrası
bilinmezliklerle dolu.
Uzun uzun planlar yapıyor, listeler çıkartıyor,
takvimde bazı tarihleri yuvarlak içine alıp ajandalar tutuyoruz. Ama bunların
hepsi boş. Bazen gelen bir telefonla her şey bir anda tepetaklak oluveriyor. Tüm
planlarımız değişiyor, hayat başka bir yöne doğru akmaya başlıyor.
Peki, plan yapmayalım mı?
İçinde bulunduğumuz çağın bir gereği olarak, elbette
ki planlar yapacağız, geleceğimizi düşünüp bir takım kararlar alacağız ve
aldığımız bu kararları uygulamak için de uğraşıp duracağız. Kimi zaman daha
olamamış belki de hiç gerçekleşmeyecek şeyler için endişelenip korkacağız.
Bunlarda ne yazık ki kaçış yok! Hele ki büyük
şehirlerde yaşıyor , büyük şirketlerde çalışıyorsak, ne hikmetse zaman biraz
daha hızlı aktığından mıdır nedir, daha da çok plan yapıp ajandalarımıza daha
da bağımlı bir şekilde yaşar hale geliyoruz. Ama yine de hayatın özünü, ‘şimdi’yi
kaçırmamaya bakalım, tamam mı?
O anda yaşadığımız, yaptığımız neyse veya tam
karşımızda oturan kimse hiçbir şeyin ondan daha önemli olmadığının farkına
varalım ve o anın tadını çıkartmaya bakalım. Ancak o zaman mutlu olabilir ,
yaşadığımız hayattan zevk alabiliriz.
'Sonra ararım.’ ‘Yarın yaparım…’ diyerek ertelediklerimizi
tekrar yakalama şansımız olmayabilir. Bunları içiniz kararsın, aklınız başınıza
gelsin filan diye yazmıyorum. Bir süredir benim ve ailemin üzerinde sanki kara
bulutlar dolaşıyor. Ne yazık ki arka arkaya bir sürü tatsız olay yaşamak
zorunda kaldık. Yaşadığımız bu olaylardan aldığım, çıkarttığım ders de bugünkü yazımın
konusunu oluşturdu ve sizlerle paylaşmak istedim.
Umarım hepimiz ‘an’da kalmayı ve hayattan daha
çok keyif almayı başarırız.
Sizlere konuyla ilgili okuyup çok beğendiğim
iki kitabı tavsiye etmek isterim. İyi okumalar J
1. The Power of Now /Şimdinin Gücü – Eckhart Tolle
2. Yavaşla! / Hayattan Bir Defa Geçeceksin - Dr. Kemal
Sayar
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=117808&sa=119727727
bu pencere bilgisayarımda birkaç gündür açıktı ve ancak şimdi okuyabildim. dün gece hayatım alt üst oldu diyebilirim ve üzüntüden yataklara düşmüş durumdayım bugün. o nedenle ilaç gibi geldi bu yazı şimdi, teşekkür ederim, hep yazın, elleriniz dert görmesin:)
YanıtlaSilUmarım daha iyisinizdir. Maalesef hepimizin böyle dibe vurduğu anlar var hayatta ama yukarı çıkmak için bazen o dibi görmek gerekiyor. Sizin için yapabileceğim birşey var mı?
YanıtlaSilBu arada güzel ve nazik yorumunuz için de çok teşekkür ederim.
teşekkür ederim, sormanız kafi, dost tavırlı yaklaşımınız mutluluk verici, siz hep yazın, yazdıklarınız denize atılmış bir şişedeki mektup gibi umarsız olsa bile, bir yerlerde birilerine şifa oluyor işte... ve bugün daha iyiyim, ilk şoku atlattım, şimdi çok daha iyi hissediyorum, bu arada gerçekten grip olmuşum, şifayı kapmışım:)) yeniden yükselebilmek için dibe vurmak fikrinize de katılıyorum, yeter ki diplerden ellerimizde çamurlarla çıktığımızda bile öğrenmiş, yenilenmiş , güzelleşmiş olsun gönlümüz:)
YanıtlaSil